Bir çocuk kaç para eder?
Anlaşılan gecekonduda yaşayan bir ailenin makus talihini yeneceğine iman etmesine yetecek kadar çok ediyor. Erol Evgin ve Pınar Altuğ’un cebini epeyce şişkinleştirmesini, bir televizyon kanalının kasasını daha da doldurmasını sağlayacak kadar çok ettiğini tartışmaya gerek bile yok. Yoksa çocukların en arabesk hal ve tavırlarla, yaşlarına özgü tüm naifliklerinden, güzelliklerinden sıyrılarak yetişkin dünyasına devşirildikleri Bir Şarkısın Sen programının ortaya çıkmasının, bu kadar sevilmesinin ve savunulmasının bir açıklaması olamazdı.
Sonra bir an geliyor, neden geliyor bilmiyorum, bu sahneler neden yaşanıyor tam olarak bilmiyorum ama geliyor. Bir çocuğun annesi ışıklı sahneye atlayıveriyor, sahneye davet ediliyor. Yoksulluğun verdiği eziklikle, omuzları düşük oğluna ya da kızına sadece sarılıveriyor; söyleyecek bir sözü yok, her şeyine, tüm varlığına, geleceğe dair umuduna, onu kurtaracak, belki de o ışıklı sahneye yansıyan hayal dünyasının bir parçası olmasını sağlayacak olana. Ve sahne tekrar açılana kadar böyle kapanıyor.
Neyse ki Bir Şarkısın Sen programına şimdiye kadar, belli belirsiz birkaç itiraz sesi yükseldi. Programı yayınlayan kanal hemen harekete geçti, “reytingimizi çekemeyen diğer kanallar çamur atıyor, halk çok seviyor, ne varmış yaptığımızda” açıklamaları yapıldı. Sonra kanal bir muhabirinin yanına bu çocuklardan birini verdi, ikisi gezdiler, halka sordular “siz ne düşünüyorsunuz, programımızı kaldırmak isteyenler var” dediler. Elbette görüştükleri herkes programı destekliyordu, çocuklar çok sempatikti, hiç anlayamıyorlardı niye karşı çıkıldığını. Çocuk bir de şarkı söylüyordu muhabirin yanında, oyun tamamlanıyor, herkes rahatlıyordu.
Programın sunucuları da hiç anlayamıyordu tepkileri. Erol Evgin “asmayalım da besleyelim mi?” lafını hatırlatırcasına “programa çıkarmayalım da çocukları eve mi kapatalım” diyordu. Bu sözler, yüzünden silinmeyen samimiyetsiz gülüşüyle, hiç açık vermediği söz ve jestleriyle Türk toplum yapısına uygunluğunu her an kanıtlamayı başaran statik şahsiyet Erol Evgin’in, en iyi niyetli yorumla ahmak olduğunu gösterir. Diğer türlü çocukların feleğin çemberinden geçmiş birer yetişkin edasıyla, bağırış çığırış şarkı söylemeleri için, popüler kültürün en kanlı arenasına sürülmesinde bir sakınca olmadığını söylemesini bizi aptal yerine koyma girişimi olarak algılamamız gerekir.
Halk yarışmaya katılan çocuklar çok sempatik diyor. İşte o çocuklardan biri, 12 yaşındaki Dilan İzdaş. Dilan’ın bir çöp evde yaşadığı ortaya çıkıyor. Bir kamyon dolusu çöp çıkan gecekondusuna gelen temizlik ekiplerine, annesinin iki gündür eve uğramadığını, evde tek başına yaşadığını anlatırken, kendisini görüntüleyen kameralara, katıldığı yarışmada seslendirdiği “Havada bulut yok” isimli türküyü okumaya çalışıyor.
Bu çocukların yüzyılın en acınası vodvillerinden birine nasıl malzeme edildiklerini anladıkları, bu kez gözlerinde cam gibi bir öfke ile karşımıza dikilip, bunları onlara yaşattığımız, böyle yaşadığımız için hepimizden hesap soracakları günlere dair içimdeki umudu yokluyorum, hala orada mı diye... İçimde bir şey kıpır kıpır, tıpkı bir çocuk gibi... Çocuk gibi...



